Pages


31 Ağustos 2012 Cuma

Sorumluluk bilincimiz

İnsanlarda bir heves, yavru köpek alıp başlıyorlar beslemeye.. Sonra hayvan büyüyüp evlere sığmayınca-sığdıramayınca, bakmak zor gelince salıveriyorlar sokağa.. Annemlerin oturduğu Göktürk'te de sokaklar köpek kaynıyor.. Sokaklara alışkın olmayan, karın doyurmakta güçlük çeken cins köpekler bir çoğu.. Sorsan hepsi de hayvanseverlikte mangalda kül bırakmaz..

Bizim buralarda o kadar güzel bir köpek var ki, masmavi gözleri olan cins bir köpek, belli.. Benim bazı yavrular hariç hayvanlarla aram pek iyi sayılmaz, nadiren sevdiğim çıkar.. O kadar sevimli bakıyor ki, sevmemek-üzülmemek elde değil..


29 Ağustos 2012 Çarşamba

html-xml

kaynak

iki gündür blogun şablon(template) işiyle uğraşıyorum, ne zormuş.. html ile xml arasındaki  ve yükleme esnasındaki farkları çözene kadar baya bir uğraştım.. çok da sıkıldım.. kimi blogun yapısına uymadı, kiminin kendine göre değiştirme özellikleri yoktu, berikinin renkleri sarmadı falan derken dört dörtlük içime sinen bir hale gelmese de ehven-i şer olarak bunu seçtim.. abartmıyorum 30 civarı şablon denemişimdir herhalde :)


kaynak

ben asla bilgisayar mühendisi olamazmışım, bu vesile ile bunu iyice anlamış oldum :)

28 Ağustos 2012 Salı

28.08'de 28.yaş

doğum günümdeki bu serin, yağışlı hava o sıcak, bunaltıcı  günlerden sonra Rabbim'in bana hediyesi gibi..



Ey güzel Allah'ım,

bu yaşıma kadar yaşattığın için
şekerpare misali bir evlat verdiğin için
mutlu ve huzurlu bir yuvaya sahip olduğum için

ve daha saymaya lüzum yok
bahşettiğin bütün nimetler için

sana sonsuz şükürler..









26 Ağustos 2012 Pazar

imamhatipli olmak

bir ayrıcalıktır..



ortaokuldayken özel okuldaydım.. "selam imam hatiplim" kaseti yeni mi çıkmıştı bilmiyorum ama hazırlık sınıfında serviste neredeyse bütün sene bu kaseti dinlemiştik.. hey gidi.. hala ezgilerin sözlerini ezbere biliyorum..


o zamanlar düz imam hatiplere bile o kadar talep vardı ki, eyüp imam hatip'in kendi içinde bir sınav uyguladığını hatırlıyorum ve kapısında yüzlerce kişiyi.. şimdilerde yeniden orta okul bölümlerinin açılması mevzu bahis, inşallah o eski şâşaalı günlerine geri dönerler..



lisede şükür ki imamhatipli ve hatta k.a.i.h. liseli olma ayrıcalığını yaşadım.. fatih'ten kartal'a o uzun servis yolculuklarına; son yılda servisin kalkması sebebiyle otobüs-vapur-otobüs vesaitleriyle 2 saat süren yollarına rağmen bile hala tadı damağımdadır, o günlerin.. ah bir de o başörtüsü sorunlarıyla son yılımızı mahvetmeseydiler..

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Ramazan evveline bir özet..

Zaman öyle hızlı ki.. Koşturmacalar içinde geçiyor günler..
Yazmayalı çok şeyler oldu.. 
Bu süre içinde Temmuz ayından bu yana yazlıkta olduğum için netten uzak kaldım. Bir bakıma iyi de oldu, hem benim hem pıtırcığın açısından..



Zeynep Sare, Haziran başında isminden dolayı herkesin yanlış anladığı öpücük hastalığına yakalandı. Her duyan "Öpünce mi hasta oluyor?" sorusunu boş geçmedi :) Zor günlerdi-gecelerdi bizim için..

Yine Haziran başında erkek kardeşim Endonezyalı bir kızla evlenmeye karar verdi ve bir buçuk ay içerisinde düğün yapmış olmak istediğini belirtti. Kafasına koyduğunu yapar. İkna çabaları sonuç vermedi, halis niyetinden olsa gerek işleri dört dörtlük olmasa da yolunda gitti ve Temmuz ortası evlendiler.  Başta kızı hiç tanımadığımız için gayet tedirgindik ama tanıştıktan sonra çok sevdik. Zira gayet sıcak kanlı ve samimi bir kız. Önce Endonezya'da  nikahları kıyıldı, geleneksel biçimde düğünleri yapıldı.. Türkiye'deki düğün için ailesi de geldi. Babası da annesi de saygılı, kibar insanlar.. Yemek kültürleri bizden çok farklı, kahvaltı da bile baharatlı etler ve pilav yiyiyorlar. Kahvaltılıklara ve süt türevlerine çok uzaklar. Sadece yoğurdu, onu da tatlandırarak tüketiyorlar.

Kardeşimin düğününden iki gün sonra da kuzenim evlendi. Düğünler karıştığı için gönüller biraz buruk olsa da ki diğer düğün sebebiyle yengem ve kuzenlerim bizim düğüne iştirak edemediler, bizim için akşam düğüne Bursa'ya git sabah geri İstanbul'a dön, o telaşelerde ayrıca bir hengâme oldu tabii..


Düğünlerden evvel küçük bir tatil kaçamağı da yaptık 3-4 günlük, Paşalimanı adasına..
Denizi geçen gittiğimden daha sıcak ve temizdi, bu sefer.. Küçük ve şirin bir köyü var, Tuzla.. 
Köy evlerinin çoğunun bir katı tatilcilere tahsis edilmiş. 
Kadınlar plajı da olduğu için çoğunlukla tesettürüne riayet ederken denize rahat girmek isteyenlerin tercihi..





Dönüş yolunda ise Uluabat Gölü'nün köylerinden Gölyazı'ya uğradık.
Küçük bir yarımada üzerinde şirin bir köy.. O kadar turistik bir yer amma velakin insanımız heryerde pis.. Gölün içi pet şişeler, naylon torbalar dolu.. 


Ve ayrıca bu arada derede KPSS'ye de girdim.. Tam bir fiyasko oldu benim için.. Herkes dershaneye gidenler bu puanı alıyor gibi sözlerle teselli etmeye çalışsa da benzeri sınavlardan 93-95 gibi puanlar almaya alışmış biri olarak :D benim açımdan sonuç hiç iç açıcı değil. İstanbul'a yerleşmem zor görünüyor, şehir dışı yazmayı da düşünmüyorum.. 2 yaşında bebek sahibi biri olarak hiç KPSS gibi bir düşüncem yoktu aslında ama bu sene çok fazla kontenjan açılacağını öğrenince fırsat bu fırsat demiştim. Bir de bundan sonraki senelerde bölüm soruları da olacakmış. Zeyno ile çalışamamış olmam bir yana, bir gün öncesi de ateşlendim. İlaç alıyorum terliyorum, ilacın etkisi geçiyor donuyorum, titriyorum. Gece böyle kendimle uğraşırken sağolsun Zeyno'da uyutmadı doğru düzgün.. Bir kaç saat uyku ile sınava girdim. Soruları algılamakta zorlandım desem abartmış olmam. Öyle ya da böyle herşeyin hayırlısı diyoruz, inşallah hakkımda hayırlısı olmuştur..